13 Ocak 2020 Pazartesi

13-Ocak.2020-Günün Yazısı-Yaşlıların Sözlerine Kulak Vermeli


Yaşlıların Sözlerine Kulak Vermeli


Çok eski zamanlarda Kazak Hanlarından biri buyruğu altındaki insanları büyük bir meydanda toplayıp onlara :

"Hepinize buyruğumdur , bundan sonra 60 yaşını dolduran akrabalarınızı ıssız stepe götürüp bırakacaksınız . Onlar hiçbir şeye yaramadıkları gibi bir de çocuklarına yük oluyorlar. "demiş . "Bu buyruğuma uymayan olursa , gözünün yaşına bakmam, başını kestiririm !"diye eklemiş .



Hanın bu buyruğuna karşı çıkmak ne mümkün . İnsanlar "Eğer Hanımızın buyruğuna uymayacak olursak kendi canımızdan olacağız "diye düşünmüşler ve sonunda çaresiz Han'ın dediğini yapmaya başlamışlar . Kısa bir sürede bu buyruk herkesin uymak zorunda olduğu bir yasa haline dönüşmüş . İnsanlar 60 yaşını dolduran aile büyüklerini stepe götürüp bırakıyor , zavallı yaşlılar da orada vahşi hayvanlara ve yırtıcı kuşlara yem olup ölüyormuş . Bazıları da büyüklerini ülkenin en büyük nehrinin azgın sularına atıyormuş boğularak ölmeleri için . 

Birgün babası 60 yaşını dolduran genç bir adam da istemeye istemeye babasını sırtına almış ve Han'ın buyruğunu yerine getirmek üzere nehre doğru yola koyulmuş . Nehre giderken yol üzerindeki büyük bir dağı geçmek zorundaymış . Çok yorulduğu için yaşlı babasını bir taşın üzerine oturtmuş , kendisi de dinlenmek için bir başka taşı seçmiş . Aniden babasının kendi kendine gülmeye başladığını farketmiş . "Ben onu ölüme götürürken bu hala neye gülüyor acaba "diye düşünmüş ve sormuş :

 "Baba , neden gülüyorsun böyle ?"

Babası cevap vermiş :

"Eski bir deyiş vardır oğul , yaptıkların da aynen yankı gibidir , sesin nasıl sana geri dönerse , yaptıkların da öyledir . 30 yıl önce ben de babamı nehre atmaya götürürken dinlenmek için onu bu taşa oturtmuştum . O ağlıyor ve bana yalvarıyordu "Bari bir yıl daha yaşasaydım "diye. Ama ben ona onun için hayatımı tehlikeye atamayacağımı söyledim ve acımadan götürüp nehrin azgın sularına fırlattım . Şimdi kendime gülüyorum çünkü biliyorum ki ne yapsam sonum kaçınılmaz. "

Genç adam babasının sözlerini duyunca biraz düşünmüş ve "Demek benim sonum da böyle olacak." diyerek babasını nehre atmaktan vazgeçmiş . Onu evine getirmiş ve kocaman bir sandığın içerisine gizlemiş . 

 Günlerden bir gün Kazak Han'ı uzak diyarlara sefere çıkacağını söylemiş ve bütün gençlerin kendisine eşlik etmek için hazır olmalarını emretmiş . Tabi bizim genç adamın da gitmesi gerekiyormuş . Eve gelip haberi yaşlı babasına verdiğinde yaşlı adam oğluna demiş ki :

 "Oğul , yolculuğunuz zorlu bir yolculuk olacak , ıssız steplerden , susuz çöllerden geçeceksiniz . İstersen beni de yanına al , belki sana bir faydam dokunur."

 Genç adam babasına hak vermiş . Hem onu burada bıraksam adamcağız açlıktan ölecek diye düşünmüş . Babasının içinde bulunduğu sandığı bir öküzün sırtına yüklemiş ve Han'ın birliğine katılmış . Kısa bir zaman sonra birlik bir çöle varmış . Hava çok sıcakmış , su yokmuş , insanlar susuzluktan ölmeye başlamışlar . Han bakmış ki askerleri ölüyor , çölde su bulana 1000 dilda ( Kazak parası ) vermeyi vaad etmiş .

 Akşam yaşlı adam oğluna sormuş :

"Oğul neden durduk ?"diye . Oğlu babasına uçsuz bucaksız bir çölde olduklarını , susuzluktan askerlerin ölmeye başladıklarını ve Han'ın su bulana 1000 dilda vereceğini söylemiş . Yaşlı adam hiç düşünmeden :

 "Yarın öküzü serbest bırak , suyun nerede olduğunu o bilir . Önce toprağı koklayacak sonra eşelemeye başlayacaktır. Orayı kazarsanız suyu bulursunuz ."demiş .

      Sabah olunca oğlan babasının dediklerini aynen yapmış . Öküzün eşelediği yeri kazdıklarında suya ulaşmışlar. Askerler sevinç içinde kana kana su içmişler ve sonra yola koyulmuşlar .

      Günler boyu yürüdükten sonra bir deniz kıyısına varmışlar. Han'ın askerleri denize baktıklarında denizin dibinde pırıl pırıl parıldayan , etrafa ışıklar saçan iki tane kocaman taş görmüşler . Hemen Han'a göstermişler taşları . Han taşların saçtığı ışıktan büyülenmiş ve :

      " Kim bu taşları sudan çıkartır bana getirirse onu vezirim yapacağım "diye söz vermiş . Bunu duyan askerler taşları çıkartmak için suya dalmışlar . Ama nafile . Ne kadar uğraşsalar da taşları bir türlü bulamıyorlarmış suyun dibinde .

      Akşam "Gene niye durduk oğul ?"diye sormuş yaşlı adam oğluna . Oğlu bir deniz kıyısında olduklarını söylemiş ve durumu anlatmış yaşlı adama . Babası biraz düşünmüş ve :

     "Beni dinle oğul ,belki de bu taşlar denizin dibinde değildir. Şöyle çevrene bak bakalım , civarda bir kuş yuvası görüyor musun ? " Oğlu etrefa bakmış ve tam denizin kıyısında kocaman bir çınar ağacının üstünde bir kuş yuvası olduğunu farketmiş .

     "Evet baba, var !"demiş . Babası :

     "Tamam, o taşlar kuşun yuvasında olmalı . Kuşun birisi o taşları oraya taşımıştır ve suda görülen o taşların suya yansımasıdır "demiş ve eklemiş : "Aman oğul , Han bunu senin akıl edemeyeceğini düşünüp senden gerçeği söylemeni isteyebilir .Ona gerçeği söylemeden önce ondan her istediğini yapacağına dair söz almayı unutma !"

      Genç adam sabah Han'ın huzuruna çıkmış ve :

     "Haşmetli Han'ım , ben o değerli taşları size getireceğim ."demiş . Han bunun üzerine :

      "Getir bakalım , ben de o zaman senin her dileğini yerine getirip seni kendime vezir yapacağım" demiş . Genç adam hemen ağaca tırmanmış ve kuş yuvasındaki taşları alarak Han'ın yanına gelmiş .Taşları sevinçle eline alan Han önce taşlara bakmış ve sonra gence dönerek :

     "Söyle bakalım bunu nasıl başardın ? Bunun senin fikrin olduğuna inanmıyorum "demiş . 

     Genç adam bir süre direnmiş ancak Han 'ın hiddetlenmesi üzerine gerçeği olduğu gibi Han'a anlatmış . Hikayeden çok etkilenen Han hemen yaşlı adamın sandıktan çıkartılmasını ve huzuruna getirilmesini emretmiş . Yaşlı adam yanına geldiğinde önce onu kucaklamış , sonra da saygıyla eğilerek elini öpmüş .Oğlunu da söz verdiği gibi kendine vezir yapmış .

      Seferden zaferle döndüklerinde Han yaşlıların öldürülmesiyle ilgili buyruğunu hemen değiştirmiş ve :

      "Yaşlı insanlara saygı gösterilip sözlerine kulak verilecek . Saygı göstermeyen olursa çok ağır bir biçimde cezalandırılacak !" diye buyurmuş .

      O günden sonra o diyarda yaşlıların sözüne kulak verilir , saygıda kusur edilmez olmuş ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder