29 Ocak 2020 Çarşamba

27-Ocak.2020-Günün Yazısı-Neyi aradığını hiç unutmayacaksın


Neyi aradığını hiç unutmayacaksın

"Her şeyini kaybetsen de hayallerini 
kaybetmeyeceksin. 
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın"

Acı, 
ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, 
öfke, 
kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, 
keder, 
yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, 
duracaksın, 
durup, gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine 
bakacaksın, 

sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan 
alaycı kargaların sesini 
dinleyeceksin, 
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk 
alacaksın. 

Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı 
düşüneceksin. 
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın 
bir zaman, "dinlenin biraz" diyeceksin. 

Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün 
istiridyeleri açarak, 
bir sevinç arayacaksın. 
Hayaller kuracaksın. 
Hatıralarını bir daha gözden geçireceksin. 
Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri. 
Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri. 
Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan 
tenleri. 
Seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına 
gülenleri. 
Sevinçlerini, hayallerini, hatıralarını, 
sevdalarını, sevişmelerini, 
özlemlerini, şakalarını bir bir yerleştireceksin içine, 
hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları 
sıkıca kucaklayacaksın. 

Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kuşattığında, 
tam da o zaman, hayatı düşüneceksin. 

Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah. 
Belki bir mektup alacaksın. 
Sana gülümsemesini çok istediğin gülümseyecek belki sana. 
Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde 
kaybolduğunda, 
tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin. 
Gözcünün ?kara göründü? diye bağırdığını hayal 
edeceksin. 
Kara, hiç görünmese bile, 
hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini 
bileceksin, 
çektiğin onca fırtınanın, varmayı umduğun o umutlu 
hedefle mana kazandığını anlayacaksın. 

Her şeyini kaybetsen de hayallerini 
kaybetmeyeceksin. 
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın. 
Sevinçleri ne kadar hatırlarsan, acının derinliğini 
o kadar kavrayacaksın. 
Yaşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar 
çok düşünürsen 
öfken o kadar keskinleşecek. 
Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın. 
Geleceğinle arana, dibinde canavarların dolaştığı 
bir uçurum koyduklarında, 
nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce, 
geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın. 

Sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin. 
Bir çiçek iliştireceksin yakana. 
Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin. 
En azgın, en ihtiraslı sevişmelerini... 
En çılgın hayallerini... 
En çağıltılı kahkahalarını... 

Acı, 
ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, 
öfke, 
kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, 
keder, 
yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, 
duracaksın, 
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine 
bakacaksın, 
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı 
kargaların sesini dinleyeceksin, 
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın. 
Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı 
düşüneceksin. 

Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı 
düşüneceksin. 
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın 
bir zaman, 
"dinlenin biraz" diyeceksin. 
Onları, şefkatle dinlendireceksin. 
Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder