7 Ekim 2019 Pazartesi

07.Ekim.2019 - Günün Yazısı - Kelebek Ömrü...

Kelebek Ömrü...

Neden harflere ihtiyaç duyarız ki, neden kelimelere muhtacız. Neden insanlar cümleler kurmaya uğraşırlar ve o cümlelere anlamlar yüklemeye çalışırlar ki. Ve neden hep ifade etmeye çalıştığımız duygular giriş-gelişme-sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Oysa bir düşünsene, duygularımız düşüncelerimiz böyle bir kalıbın içindemidir? Benimki değil, hiç olamadı ki. Bazen böyle bir sıralamaya, böyle bir kalıba sokmaya çalıştığımda, anlamsızlaşıyor, sıradanlaşıyor ve onlar artık yüreğimdeki, beynimdeki duygular düşünceler olmaktan çıkıyor...


Evet neden muhtacız ki kelimelere ki o kelimeler değil mi ki kağıda döktüğümüzde ya da dudağımızdan çıktığında alay ederler bizimle. Sadece gözlere baktığımızda okuyabilseydik karşımızdakinin aklından geçenleri ya da ellerinden tutuğumuz kişi hissedebilseydi aklımızdan geçenleri. Ama her zaman mümkün değil ki gözlere bakmak, ellerin birbiri ile buluşması.

Bazen yazarız ve varlığından bile emin olmadığımız insanlar okur onları. Üstelik bir de bizim anlattıklarımızın ötesinde anlamlar yükleyerek o sıradan yazılara. Şu anda elimde bir gazete köşe yazısı var, o yazıyı ilk okuduğum anı hatırlıyorum da, yazı tamda yaşadıklarım ve düşündüklerimle örtüşüyordu. Beni alıp başka duyguların olduğu mekanlara taşımıştı daha yazının sonuna gelmeden. Ama sonu farklı bir şeyi anlatıyordu, sonunu okuyup düşünmeye başlayınca anlıyor insan bunu. H. Bahadır'ın "Kelebeklere Dokunmayın" başlıklı yazısıydı bu okuduğum köşe yazısı.

Önce çoğu kimsenin bildiğini sandığım bilgilerle başlıyordu yazı ve tırtılken yıllarca yaşayabilen kelebeklerin, özgürlüklerine kavuştuklarında, o kanatlarındaki pulcukların muhteşem görüntüsüne sahip olduklarında, ömürlerinin bir anda kısaldığından söz ediyordu. O hayranlıkla baktığımız kelebeklere ise asla sahip olamayacağımızı hatırlatıyordu, dokunduğumuz anda sadece doğadan o güzelliği mahrum edeceğimizden ve sahip olma duygusuyla ölü bir güzellik yaratacağımızdan bahsediyordu. Bunun ötesinde de bir eziklik ve kırıklık yaşayacaktık kısa ömürlerini daha da kısaltıp, doğayı o güzellikten mahrum ettiğimiz için ...

İşte o anda yazının sonu önemli değildi, o an yaşanan, hissedilen duygular ve içinde bulunulan ruh halinin etkisiyle farklı şeyler düşünülebilirdi, kısacası görmek istediği gibi görüyor gözler ve anlamak istediği gibi anlıyor beyin, hissetmek istediği gibi hissediyor yürek.

Hep güzel olanlara sahip olmak ister insan ve en güzeline sahip oldukları anda hoyratça yok ederler o güzelliği. Bu nedenle değil midir ki yaşamımızdaki çirkinlikler bir tırtıl ömrü kadar uzun ama çirkinliklerden uğraşıp sonunda yarattığımız güzellikler bir kelebek ömrü kadar kısadır...

ALINTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder