9 Ekim 2019 Çarşamba

09.Ekim.2019 - Günün Yazısı - Eskiden...

Eskiden...

Eskiden benim kahramanlarım vardı ya da korkardım ben öcülerden. Ya şimdi hangi çocuğu korkutabilirsiniz, olmayan bir şeyle veya hangi çocuk inanır ki Cinderella yalanlarına. Şimdilerde prensler beyaz atları yerine son model arabaları ile dolaşıyor Bağdat Caddesinde, prenseslerse pamuk saflığında, prensinin bir öpücüğünü beklemiyor hayata geri dönmek ve geriye kalan yaşamını onunla paylaşmak için.



Unuttuk biz bunları ya da ezikliklerimizden, komplekslerimizden, bizden sonra gelenlere aktarmadık, aktaramadık bu yalan yaşamları. Unutmak büyük ihanettir kimi zaman. Ama ya elimizde olmayan unutuşlar? Sadece acıtan, kanatan, istemeden, Üstelik ihanet olsun diye de değil. Tam da yaşam çarkının içine girip de unutmayı aklımızdan geçirmesek de yitip gidenler? Eski sevdalarımız örneğin. Onlardan geriye ne kaldı? Ya da çocukluğumuzun son saf kahkahaları?

Neden en güzel şeyleri yitip gittikten sonra, çekip gittikten sonra ardından söyledik ve ya onca güzel şey yaşanmışken neden hep onları unutup sırf gitti diye lanet okuduk ardından? Neden yeni sevgiler karşımızda dururken ıskaladık, onikiden vurma şansımız varken. Bir de üstelik çok fazla ihtiyaç duyduğumuz halde?

Neyse, kıyıda köşede kalmış mıdır ki saf, katıksız, karşılıksız birkaç duygu? Sen bu günlerde kime inanıyorsun? Öcüye mi? Annene, babana mı? Yoksa, onlarca sevgilinden birine mi? Sende kalan inanma, güvenme duygusunun sınırları ne? Bir düşünsene; neye inanabilir, güvenebilirsin ki, bunca sahtelik içinde, bunca sentetik aşklar içinde, bunca yalan dolan içinde? Ben cevap veremedim. Sen de arama, sorgulama davranışlarını benim gibi. Yorma o güzel beynini...

Yaşanacaksa yaşansın ve bitecekse bitsin...

ALINTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder