Hani bir deyiş vardır ya, "Sevda Üstüne ne Söylenmişse Yalandır Yaşanmadan Bilinmez O".
Yaşamıyoruz artık sevgileri, aşkları dolu dolu. Aşık olunca insan, Aslı gibi Kerem gibi olmalı, Ferhat gibi Şirin gibi sevmeli. Tamam dağlar delip denizler geçmek eskilerde kaldı ama. Ta içinde hissetmeli dokunuşların acısını. Ruhunda fırtınalar kopmalı. Birlikteyken dakikaları bırakın bir kenara saniyelerin bile nabzını tutmalı insan. Yüreğinin atışlarından aklından geçenleri duymamalı bile.
Ya biz 21. yüzyıl insanları neler yapıyoruz sevgilerimiz, sevdiklerimiz için? Nelerden vazgeçiyoruz? Verdiğimiz ödünlerin maddi karşılıklarını hesaplamaktan hesap makinelerimiz mi eskidi yoksa. Kullanılıyor muyuz yoksa kullandığımızı düşünüp kendimizi mi aldatıyoruz? Ne oldu eski aşklara? Geri gelmeyecekler mi yoksa? Ya da eski sevgililerin solan gülleriyle onlarda mı rüzgarda savruldular. Peki unutacak mıyız? Hep bedelli mi olacak aşklarımız? Karşılıksız sevmeyecek miyiz hiç?. Gündelik mekanlar içinde sıradan aşklar mı yaşayacağız? Şarkılar mı yapacağız ardından "yaşandı bitti saygısızca" diye?
Önceleri bir göz rengi, bir tutam saç, bir bakış uğruna koparken fırtınalar. Şimdilerde PC markalarına endeksli mi olacak aşklarımız? Karmakarışık günlerin ağır aksak aşklarını yaşıyoruz bizler aslında. Belirsiz limanlara pupa yelken. Ya sadakat, sizce var mı? Temiz mi ellerimiz? Yoksa ruhlarımız gibi onlarda mı, markalara endeksli? Hep aldanıp aldatıyoruz birbirimizi. Yalanlara açık yüreklerimiz de, ellerimiz gibi kirli değil mi aslında. Kaçımız biliyor gerçek aşk ve sevginin anlamını.
Peki biz gerçekten yaşayabiliyor muyuz sevdalarımızı? Ağzımız dolu dolu, övünerek, bağırarak söyleyebiliyor muyuz? Ne etkiliyor bizi? yaşam şartlarımı gelişen teknoloji mi? Bazen teknoloji bile yetersiz kalmıyor mu ilişkilerimizde? Geceleri sabahlara kadar oturup PC'lerimizin başında sanal aşklar yaşamıyor muyuz? Olduğumuz gibi değil de olmak istediğimiz gibi tanıtmıyor muyuz kendimizi? Bir insanin başka bir insanın hayatına kattığı sevecen bakışların anlamını ne verebilir ki? 14" bir ekran mı? Gönderdiğimiz sanal kartlar ve çiçekler gerçeklerin yerini tutuyor mu sizce? Hiç sanmıyorum...
Bir düşünün bir gece yatacağız ve onun sabahı uyanamayacağız. Belki de herşey için çok geç olacak. Peki bu böyle mi kalmalı sizce? Yeniden yaşayamaz mıyız o saf, temiz, yalansız, katıksız aşkları. Gerçek kokan güller, el yazılı mektuplar, bakışlardaki sıcaklık. Neden olmasın. Yüreklerimizin kapılarını aralasak sonuna kadar. Çıplak duvarlarda asılı kalan saatler gibi yüreklerimizde asılı kalmasa sevgiler.
Neden olmasın. Şimdi bu günden itibaren yeniden başlamak inanın hiç de zor değil. Denemeye ne dersiniz. Tutun bugün birilerinin sıcacık ellerini kalbinizle....
ALINTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder