Dünya okurlarınca geleceğe kalacak elli yazar arasında sayılan Aslı Erdoğan, ilk öykü kitabı olan Mucizevi Mandarin’i 1996 yılında yayınladı. Yazım aşamasını şöyle anlatır: “Cern’deydim (Cenevre Yüksek Enerji Laboratuvarı) o zaman. Günde 14 saat çalışıyordum ve 25 yaşındaydım. Çok bunalmıştım. Sadece laboratuvarda, insanlardan kopuk, bilgisayarlarla baş başa.
1986 yılında yayımlanan Yaza Yolculuk, Tomris Uyar’a 1987 Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazandırır. Fethi Naci’ye göre, Yaza Yolculuk’taki bütün öyküler, toplumsal çalkantıları, bir hikayenin verebileceği ölçülerle verirler; altını kalın kalın çizmeden, bağırmadan, abartmadan ve insanlarla, insanların özlemleriyle, yalnızlıklarıyla, acılarıyla, umutlarıyla, umutsuzluklarıyla. Yaz Şarabı adlı öyküde,
Boğulmuşların En Yakışıklısı (Sevgiden Öte Sürekli Ölüm)
Tek bir insanın korkusunu, sevincini, hayallerini, başarısı ya da başarısızlığını anlatan bir öyküde bütün insanlık kendinden bir parça bulup, öykünün büyüsüne kapılabilir. Gabriel Garcia Marquez tam da bunu yapar. Hayali bir kasaba kurup önce orayı herkese son derece tanıdık bir yer haline getirir, sonra kuşak kuşak kendi ailesini, fantastik komşularını anlatırken, bütün karakterlerini insanlığın ortak yazgısıyla şekillendirir.
Sovyetler Birliği’in ilk bağımsız kadın kulübü Maria’nın da kurucusu olan yazar Julia Voznesenskaya, Kadınlar Dekameronu’nda Leningrad Doğumevi’nde bir araya gelen değişik kesimden on kadının birbirlerine anlattığı öyküleri aktarır. Aşk, bağımlılık, kadın erkek ilişkilerine ilişkin deneyimler, Sovyetler Birliği’nin de genel tablosudur.
Türk öykücülüğünde dilde ve yapıda yenilenmeyi hedefleyen bir edebiyat anlayışının filizlenmeye başladığı 1950’li yıllarda edebiyat dünyasına başkaldırıcı tutumuyla dâhil olan Leylâ Erbil, bireye eğilen öyküleriyle dikkat çeker. Sosyal, toplumsal ve siyasal değişimlerin bireylerin iç dünyalarındaki yansımaları, ataerkil düzende kadının algılanma biçimi, ekonomik ve toplumsal çerçevede cinsiyet ayrımcılığı, yazarın öykülerinde sıklıkla gündeme getirdiği konular arasında yer alır.
Nezihe Meriç, “1950’ler Türk öykücülüğünün altın yıllarıydı. Bu günlerinde öykü dünyasına girdim. Yeni Türk öyküsüne kadınların bildiği, duyduğu, sezdiği duyguları getirdiğim söylendi. Kadınların yaşama katılışlarının ayrı oluşundan çıkan ayrıntıları yakaladığım söylendi. Evet de ben bir de bunu önümde örnek olmadan yaptım.” der.
Şiir, öykü, roman, oyun, deneme, inceleme ve günceleriyle edebiyatın hemen her alanında eserler veren Necati Cumalı, Ay Büyürken Uyuyamam adlı kitabındaki öykülerin her birinde kadın olgusu ilgili farklı sorunlara değinir, kadının yaşam mücadelesini birçok açıdan ele alır. Cinsel yaşamından yola çıkarak, roman kahramanlarının ruhsal dünyalarını analiz eden, edebiyatımızda ilk kez gerçekçi bir görüşle bu olgu üzerinde duran Necati Cumalı olmuştur.
Roald Dahl, İngiltere, Galler’de Norveçli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Eğitimini İngiltere’de tamamladıktan sonra Afrika’da Shell firması için çalışmaya başlar. İkinci Dünya Savaşı’nda RAF savaş uçaklarında pilotluk yaparken, başından aldığı ağır bir darbe sonucu ordudan ayrılır ve yazmaya başlar. Roald Dahl, başarılı ve tanınan çocuk kitapları yazarlarındandır. Ancak, büyükler için yazdığı kitapları ve oyunları vardır.