27 Kasım 2019 Çarşamba

24.Kasım.2019 - Günün Yazısı - Sağırlar Kenti...

Sağırlar Kenti...

Çok eski zamanlardan birinde, yüce dağlar arasında gizlenmiş şirin bir kent varmış. Bu kentin sakinlerinin hepsi sağırmış. Her işlerini normal olarak görebilen bu insanların tek kusuru sağır olmalarıymış ve bu nedenle de çok zor anlaşırlarmış.



Günlerden bir gün, bu kentte yaşayan insanlardan birinin keçileri kaybolmuş. Keçilerin peşinde dolaşırken, tarlasını süren bir köylüyle karşılaşmış. Selam vermiş: “Merhaba dostum. Bu taraflarda üç keçi gördün mü?”

Tabi bu yöredeki tüm insanlar gibi, ikiside sağırmış. O nedenle birinin dediğini öteki anlamıyormuş. “Ne istiyorsun?” diye bağırmış tarlasını süren köylü. “Bu tarla benim malım. Taa şu ağaca kadar.” Eliyle uzaktaki ağıcı göstermiş.

Keçilerini arayan adam ise kendi sorusuna yanıt aldığını zannederek gösterilen yöne doğru gitmiş. Tesadüf bu ya,keçilerde gerçekten o taraftaymış. Dönüşte tarlasını süren köylünün yanında tekrar durmuş. “Sağol kardeşim. Bana büyük bir iyilik yaptın. Bu iyiliğin nedeniyle sana şu ayağı aksayan keçi yavrusunu hediye ediyorum” deyip yavruyu göstermiş.

Köylü ise korkmuş. Keçi sahibinin kendisini suçladığını sanmış. “Yemin ederim ben senin keçilerini hiç görmedim. Bu keçi yavrusuna dokunmadım bile. Nasıl zarar verebilirim? Topallıyorsa suç bende değil!” Karşılıklı bağırmaya başlamışlar, ama biri ötekinin ne dediğini duymadığı için anlamıyormuş.

Derken atlı bir adam görmüşler ve durdurup ondan arabulucuk yapmasını istemişler. “Olay şöyle oldu” diye başlamış keçilerin sahibi. “Benim keçilerim kaybolmuştu. Bende onları aramaya başlamıştım. Bu adam bana keçilerin ne tarafa gittiğini gösterdi. Dönerken bende şu yavru keçiyi ona armağan etmek istedim. Ama bunu az buluyor, daha büyüğünü istiyor.” Köylüde şunu söylemiş. “Ben burada sakin sakin toprağımı sürüyordum. Sonra bu adam çıkageldi. Bu toprağın kime ait olduğunu sordu. Ben de şu ağaca kadar benim dedim. Sonra o yöne doğru gitti. Dönerken üç tane keçi vardı yanında. Bunlardan birinin ayağı topallıyor. Benim ona zarar verdiğimi sanıyor, beni suçluyor. Bunlardan birine bile elimi sürmüşsem Tanrı en büyük cezayı versin bana! Sana yalvarıyorum, şu atından inde bu adamı ikna et” deyip atın dizginlerini tutmuş.

Bu seferde atlı sinirlenmiş. Bağırmaya başlamış : “ne diye çekiyorsun atımı! bu at benim. Daha ufacık taydı aldığımda, elimde büyüdü! Sana ne diye vereyim!”

Sonra üçü birden itişip kakışmaya başlamışlar. Bir süre sonra nihayet kadıya gitmeyi akıl edebilmişler. Üçüde sırayla olayı kendilerince anlatmış. Kadı başını sallamış. Ama tabii o da kentin diğer bütün sakinleri gibi sağırmış. “Madem üçünüz bireden ayın artık hilal olduğunu söylüyorsunuz, demek ki yarın bayrama başlıyabiliriz.”

Üç kavgacı birbirlerine bakmış. “kadı barışmazsak üçümüzüde falakaya yatıracak galiba” diye düşünmüşler ve sesizce dağılmışlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder