Biliyor musun, yine bu kentin sokakları ıslak... Bulutlar ağlıyor, bense onlara eşlik ediyorum, ağladığımı kimseler fark etmiyor... Sırılsıklamım, ve en çocuk halimle üşüyorum...
Yorgun adımlarla ıslak sokakları dolaşıyorum. Bir yerlerde seni bulmayı umuyorum... Ancak kimseler sen değil, senden başkasını ise istemiyorum...
Yürüdükçe sokaklarda, daha da şiddetleniyor yağmur. Sokak sokak geçerken hayatı, yavaş yavaş umudumu da kaybediyorum. İşte belki de en büyük tehlike bu. Umutsuz yaşanmıyor ve direnilemiyor hayata umut olmadan...
İşte yine yağmura ev sahipliği yapan bir gece, ve o gece yine bir koca engel olarak karşımda. Belki alışığım yalnız gecelere, sensiz geçmek bilmeyen saatlere, hasretini koynuma alıp daldığım hayallere... Ama içim acıyor yinede... Bu gece yağmura rağmen hemen bitsin diye hızla yürüyor, yürüyor, yürüyorum...
Ah keşke şu köşe başını döndüğümde görebilsem seni, şu parkın ıslak banklarında ya da deniz kokan şu kayalarda otururken buluversem seni... Bilirim sen de seversin yağmuru, bilirim aldırmazsın sen de ıslanmaya...
Bir köşe başı daha bırakıyorum ardımda, yağmursa yine bana eş... Bu kentin sokaklarında değil, senin yokluğunda kayboluyorum. Nereye gitsem diye de düşünmüyorum, çünkü sen olmadıktan sonra her yer aynı, her yer ıssız. Öylece amaçsızca adımlıyorum sessizliği, sensizliği...
Düşünüyorum da; her sokak da sevdamız, her ağaç da adın olacaktı. Aşkımız yıllara, yollara meydan okuyacaktı. Yıkılmayacaktık, yıpransak da, bir kale gibi dimdik ayakta kalacaktık. Bir maratonun iki güçlü koşucusu olacak, sevda koşumuz ise sonsuza kadar sürecekti...
Yağmur biraz yavaşlıyor, ama kime ne? Ben içimdeki yağmuru durduramadıktan sonra neye yarar ki. Ben yüreğimdeki gri bulutları kovamadıktan sonra, gökteki yıldızların görünmesi neyi değiştirir ki?..
İçim üşüyor, titriyorum... Bir sabahçı kahvesi, giriyorum içeri. Demi sevdalardan süzülmüş bir bardak çay ve onda bile senin hatıran... Titremem duruyor biraz ve biri sesleniyor. "Abi çok ıslanmışsın, sobanın başına geç"... Bilmiyor ki, bir yanardağın içine atsalar ısınamam. Beni ancak teninin sıcaklığı döndürebilir hayata, ancak ellerini tutuğumda yaşadığımı hissedebilirim...
Çay bile boğazıma düğümleniyor, kalkıyorum. Biliyorum, bir başka gece yine yağmur yağacak. Ben o yağmurda yine sensiz, yine umarsız, yine yalnız yürüyeceğim bu yolları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder